|
|
18 ARALIK - 17 OCAK 2026
Serra Tansel’in ‘Gökyüzleri’ başlıklı yeni kişisel sergisi 18 Aralık’ta Pilot Galeri’de açılıyor.
Sergi, sanatçının gökyüzüyle kurduğu çok katmanlı ilişkiye odaklanan yeni eserleri ile mekana özel olarak ürettiği enstalasyonunu bir araya getiriyor. “Son Gökyüzünden Sonra Nereye Uçmalı Kuşlar?” enstalasyonu ismini şair Mahmoud Darwish’in dizelerinden alıyor ve Filistin’e endemik olan kuşları konu ediyor. Enstalasyon Serra Tansel’in Londra’daki Filistin Dayanışma Yürüyüşü’nde gördüğü karton bir kuşun yarattığı imgesel kırılmadan ilham alıyor. Hareket, özgürlük ve barışın simgesi olan kuş, küresel lojistik ağlarının gündelik malzemesi olan karton kutularla birleşerek, ticaret nesnelerinin akışkanlığı ile zorunlu göçe ya da hareketsizliğe mahkum edilen bedenler arasındaki çelişkiyi görünür kılıyor.
Sanatçının anneliğin ilk aylarında gökyüzüne yönelen bakışı, aşkınlık, umut ve mitolojik vaatlerle yüklü olan bu alanın, içinde yaşadığımız savaşlar döneminde ölüm, kayıp ve yoklukla yeniden tanımlandığı bir alana dönüşmesine odaklanıyor. Gökyüzünün kültürlerarası hafızadaki yeri, yıldızların bir sığınak, ufkun bir gelecek tahayyülü olması, kişisel yas, doğum ve kolektif travma deneyimleriyle iç içe geçerek yeni bir anlatı oluşturuyor. Serra Tansel’in bebeğinin ayak izlerinden kalıplanmış ve gökyüzünü andıracak biçimde boyanmış alçı heykel, mekânsal algıya şiirsel bir müdahale sunuyor. Yerin bittiği yerde gökyüzünün başladığı fikrini tersyüz eden bu küçük ayaklar, göklerin hayal, inanç ve mitolojiyle kurulan uzaklığını bedenin maddeselliğiyle yakınlaştırarak, erişilebilir bir alan olarak yeniden düşünmemizi sağlıyor.
Serginin gökyüzü eksenli kavramsal çerçevesi, görünmeyen şiddetin izlerini taşıyan diğer işlerle daha da genişliyor. Aynı Gökyüzünün Altında adlı fotoğraf serisi, yaşamdan koparılan Gazzeli gazetecilerin çektiği fotoğrafların yalnızca gökyüzü bölümlerini koruyarak, yok edilen hayatların ve görüntülerin sessizliğini ve sansürün yarattığı çifte yükü görünür kılıyor. Bu gökyüzleri yan yana dizildiklerinde hem kayıp bir dünyanın boşluğunu hem de hayal gücünün dayanıklılığını taşıyan bir topoğrafya oluşturuyor.
Polis bariyerlerinden preslenerek dönüştürülen metal asamblaj, mevcut yapıları bozup yeniden kurmanın imkânlarını araştıran bir direniş jesti olarak ortaya çıkıyor. Barikat mavisi (ultramarin ve gök mavisi) tonlarında boyanmış duvarın önünde konumlanan heykel, yeryüzü ile gökyüzü arasındaki eşik olan ufuk çizgisini düşünmeye davet ediyor. Parçalanıp presle ezilerek biçim değiştiren barikat demirleri, engelleyici bir yapıdan dönüştürülmüş bir açıklığa, yeni bir ufuk hattına evriliyor.
Tansel’in kokuyla, yüzey ve hafızayla çalışan işleri, beden ile çevre arasındaki bağı duyusal bir düzleme taşıyor. Portakal kabuğundan dökülmüş buhurdanlık — 19. yüzyıl ortasından 20. yüzyıl ortasına kadar dünyaya en yüksek miktarda portakal tedarik eden Filistin’in portakal bahçelerine yapılan bir göndermeyle üretilmiş — yerinden edilme ve eve dair hissin mahrem kokusunu taşırken, kireçtaşı kaide coğrafyanın belleğini mekâna davet ediyor. Bu duyusal yoğunluk izleyiciyi hem uzak bir coğrafyayı hem de kendi içsel dünyasını düşünmeye eşzamanlı bir yolculuğa çıkarıyor.
Siyasal şiddetin gökyüzünde bıraktığı iz, başka bir işte yıkıcı bir hicve dönüşüyor: Eşek Uçuşları Projesi. Gazze’de yolların yok edilmesiyle, bir kurtarma aracı hâline gelen eşeklerin, İsrail ordusu tarafından ele geçirilip “hayvan kurtarma operasyonu” adı altında Avrupa’ya taşınması, yok etmenin çelişkileri ve temsil biçimlerinin absürtlüğüyle ele alınıyor. Origami uçaklara dönüştürülen galvanize metale asılan eşek portreleri, uçuş ve esaret, merhamet ve sömürü arasındaki gerilimi açığa çıkarırken, izleyiciye gökyüzünün politik anlamlarının nasıl yeniden üretildiğini sorgulatıyor.
FREE-range, uzaktan kumandayla hareket ettirilebilen tavuk boyunda harf düzenekleriyle dilin politik çağrışımlarını mekânsal bir oyuna dönüştürüyor. Gökyüzünün bir kaçış alanı olarak kurgulanışı, Porto Riko ile başka türde bir sahte sığınak sunuyor: bir cezaevinin açık görüş odasında görülebilen Porto Riko plaj posterinin yağlı boya replikası, kontrollü özgürlük imgelerini yeniden yorumluyor. Egzotik manzaranın parlaklığı, hem özgürlük vaadini hem de onun ulaşılmazlığını aynı anda barındırıyor.
Sanatçının yeni sergisi “Gökyüzleri” gökyüzünü romantize eden geleneksel yorumların ötesine geçerek, bugün hem kişisel hem de toplumsal kırılmaların kaydedildiği bir mekan olarak ele alıyor. Tansel, göğü bir gözlem noktası olmaktan çıkarıp, temas eden, sarsılan, kokan, ses veren, tanıklık yapan bir varlık olarak konumlandırıyor. Serginin bütününde, gökyüzünün altında yaşayan her şeyin birbirine görünmez bağlarla bağlı olduğu fikri, farklı malzemeler ve duyusal deneyimler üzerinden yeniden hatırlanıyor.
Serra Tansel’in yeni sergisi “Gökyüzleri”, 18 Aralık’tan itibaren Pilot Galeri’de görülebilir.